Family LawGenelCOVID-19 PANDEMİSİNDE DİJİTAL DÖNÜŞÜM ve HUKUK

4 Ekim 20190
https://www.ahizer.av.tr/wp-content/uploads/2019/10/AP_20071606882110_jLcevHR.jpg

Dijitalleşen Perakende ve COVID-19
Perakende kavramı, Türk Dil Kurumu tarafından “malların teker teker veya birkaç parça durumunda azar azar satılmasına dayanan (satış biçimi), toptan karşıtı” olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda perakendecilik, toptan olmayan, küçük miktarlarda gerçekleştirilen mal ve hizmet satış faaliyetleri olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla perakendecilik faaliyetleri de piyasada faaliyet gösteren ve yeniden satma niyetine sahip olan diğer tacir ve esnaflardan ziyade, bireysel kullanım amacıyla ürün ve hizmeti satın alan son tüketiciyi hedef alan ticari faaliyetlerdir. Nitekim mevzuatımızdaki çeşitli düzenlemelerde yer alan tanımlar birlikte değerlendirildiğinde perakendecilik ile kastedilen hususun toptan temin edilen mal ve hizmetlerin, ihtiyaçları oranında son tüketiciye sunulması olduğu görülmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse perakendecilik, üretici/sağlayıcı ile son tüketici arasında köprü görevi gören ve mal ile hizmetlerin son tüketiciye sunulmasına ilişkin her türlü faaliyet olarak tanımlanabilir. Dijital perakendecilik ise klasik anlamdaki perakendecilik faaliyetlerinin sanal ortama ve online platformlara taşınması sonucunda ortaya çıkan bir kavramdır.
Dijital perakendecilikte perakende satış yapan kişi ve son tüketici, klasik perakende uygulamalarında olduğu gibi fiziki bir mağazada bir araya gelmemektedir. Perakendecilik faaliyetinin temel tarafı olan bu kişiler, web siteleri ya da mobil telefon uygulamaları gibi elektronik ortamlarda, pazar yerlerinde, platformlarda buluşmaktadır. Dijital perakendecilik pratiğinde son kullanıcı, ev haliyle ve salondaki koltuğunun rahatlığında dijital perakende faaliyetinin yürütüldüğü sanal ortama erişim sağlamaktadır. Bu suretle ilgili web sitesi ya da uygulama üzerinden arzu ettiği mal ya da hizmete erişebilmektedir. Diğer bir söylemle, satıcı ile son tüketici, fiziki olarak bir araya gelmeksizin sözleşme sürecini tamamlamakta, satış işlemini gerçekleştirmektedir. Dijital perakende, maliyet, erişilebilirlik ve süreklilik gibi avantajlar ve kolaylıklardan ötürü tüketicilerin arasında günden güne daha popüler hale gelmektedir. Deloitte ile Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (“TÜSİAD”) tarafından yayınlanmış olan bir rapora göre Türkiye’de dijital perakendenin toplam perakende sektörüne oranı 2017 yılında %4,1 iken bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde ciddi bir şekilde yükselerek 2018 yılı için %5,3’e ulaşmıştır115. 2020 yılında başlayan ve hala hayatımızın bir parçası olan COVID-19 salgını ise tüketicilerin dijital perakendeye olan yönelimini çok daha artırmış ve hızlandırmıştır.
Çin’in Wuhan kentinde ilk defa tespit edilen ve kısa süre içerisinde küresel salgın niteliği kazanan COVID-19 vakaları, 2020 yılından itibaren günlük hayatı ciddi şekilde değiştirmiştir. Taşıyıcılardan yayılan damlacıklar aracılığıyla bulaşan bu ölümcül virüse karşı hem Dünya Sağlık Örgütü hem de Sağlık Bakanlığı alınması gereken önlemlere ilişkin listeler yayınlamıştır. Bu çerçevede yetkililer, sosyal mesafenin önemini vurgulamış ve zorunlu olmadıkça insanların evlerinde kalmalarını salık vermiştir. Bunlara ek olarak COVID-19 virüsünün yayılmasını önlemek amacıyla idare tarafından da birçok önlem alınmıştır. Bu kapsamda idare tarafından sokağa çıkma yasakları uygulanmış, klasik perakende sektörünün can damarı haline gelmiş olan alışveriş merkezleri geçici olarak kapatılmış ve restoranların masalarla hizmet vermesi yasaklanmıştır. Belirtilen şartlar ve insanların sağlık çekinceleri sonucunda dijital perakendecilik sektörüne yönelik artmakta olan talep daha da hız kazanmıştır. Uludağ İhracatçı Birlikleri (“UİB”) tarafından yayınlanan rapora göre dijital perakendeyi de kapsayan elektronik ticaret faaliyetleri, 2019 yılının aynı dönemiyle kıyaslandığında 2020 yılı içerisinde %60’tan yüksek bir oranda artmıştır. Yine aynı rapor kapsamında; tüketicilerin neredeyse yarısının, dijital perakende siteleri ve uygulamaları üzerinden yaptıkları günlük alışverişlerini (yiyecek, içecek ve temizlik ürünleri) artırdıkları ve tüketicilerin, salgın döneminde elde ettikleri bu alışkanlıklarını devam ettireceklerini beyan ettikleri tespit edilmiştir. Bu veriler, klasik perakendeden dijital perakendeye geçişin günden güne hızlanarak devam ettiğini ve bu durumun kalıcılık kazanacağını işaret etmektedir. COVID-19 mücbir sebebi bu geçişin ivmesini doğrudan artırmaktadır. Bu durum, COVID-19’un dijital perakende sektöründe hukuki ilişkilere etkisini dikkate almayı zorunlu kılmaktadır. Aşağıda evvela dijital perakende sektöründeki sözleşmelere yer verilerek devamında ise COVID-19’un bu sözleşmelere etkisi ele alınacaktır.
Dijital Perakendecilik Sözleşmeleri
Dijital perakendecilik faaliyetleri, diğer iktisadi ilişkilerde olduğu gibi sözleşmeler üzerinden ilerlemektedir. Ancak buradaki sözleşmeler, taşıdıkları çeşitli özellikler dolayısıyla birçok farklı yasal düzenlemeye konu edilmiştir. Bunlardan ilki, sözleşmesel ilişkileri düzenleyen temel kanun olması sebebiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’dur (“TBK”). TBK m. 1 uyarınca bir sözleşmenin kurulabilmesi için tarafların iradesinin karşılıklı olarak uyuşması yeterlidir. Nitekim bu genel kural, dijital perakendecilik faaliyetlerinde kullanılan sözleşmeler için de geçerlidir. Yine TBK m. 12 uyarınca bu irade uyuşmasının ne şekilde ortaya konulduğu sözleşmenin geçerliliği açısından önem arz etmemektedir, meğerki kanunda aksi öngörülmüş olsun. Dolayısıyla, yürürlükteki mevzuat kapsamında özel bir şekle bağlanmış bir işlemden bahsedilmediği (taşınmaz satışı gibi) sürece dijital perakendecilik faaliyetleri sırasında elektronik ortamda kurulan sözleşmeler hukuken muteberdir. Bu noktada dijital perakendecilik faaliyetleri sırasında kurulan sözleşmelerin şeklen ayrıca ele alınması gerekmektedir. Dijital perakende sırasında akdedilen sözleşmeler, klasik sözleşmeler gibi sözlü ya da yazılı olarak kurulmamaktadır. Dijital perakendecilik faaliyetlerinde satıcı ile son tüketici fiziksel olarak bir araya gelmediği yahut iletişim kurmadığı için klasik şekillerde sözleşmenin kurulabilmesi mümkün olmamaktadır. Bu sebeple dijital perakendecilik faaliyetlerinde, bilişim teknolojilerinden faydalanılarak akdedilen elektronik sözleşmeler, özellikle internet üzerinden kurulan mesafeli sözleşmeler kullanılmaktadır.
Elektronik sözleşmeler, mevzuatta öngörülmüş olan tipik bir sözleşme ya da mevzuatta tanımlanmamış atipik bir sözleşme olarak değerlendirilmemelidir. Elektronik sözleşmeler; eser, satış, kira bayilik, distribütörlük veya acentelik gibi bir sözleşme tipi olmaktan ziyade sözleşmelerin kurulmasında kullanılan bir araçtır, bir metottur. Bu yöntem kullanılarak akdedilen sözleşmeler, bilişim teknolojileri vasıtasıyla kurulmaktadır. Bu niteliği göz önüne alındığında dijital perakendecilik faaliyetlerinde akdolunan sözleşmeler, yasal bakımdan konusuna göre unsurlarını taşıdıkları sözleşme tipine ilişkin hükümler kapsamında incelenecektir. Dolayısıyla dijital perakendecilik kapsamında bir satış gerçekleştiriliyor ise bu ilişkiye, genel olarak satım sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Perakendecilik faaliyetleri, yukarıda da belirtildiği üzere son tüketiciye yönelik satışları ifade etmektedir. Bu nitelik, dijital perakendecilik için de geçerlidir. Bu sebeple dijital perakendecilik faaliyetleri, sözleşmeler açısından genel nitelik taşıyan TBK ile birlikte ve özel düzenleme içermesi durumunda öncelikle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“TKHK”) hükümlerine tabi olmaktadır. Bu noktada sözleşmesel açıdan etki doğuran ilk hüküm, TKHK m. 5’te düzenlenmiş olan haksız şartlardır. Meri düzenlemeler kapsamında haksız şartlar, “tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları” olarak tanımlanmıştır. Dijital perakendecilik faaliyetleri yürüten işletmenin, haksız şart teşkil edecek maddelerden kaçınması gerekmektedir. Aksi takdirde, TKHK m.5/2 hükmü çerçevesinde haksız şart teşkil eden madde kesin hükümsüz olacak, sözleşmenin geri kalan kısmı geçerliliğini koruyacaktır. Ancak sözleşmeyi hazırlayan işletme, tüketiciyle akdedilmeyen sözleşmelerdeki pratiğin aksine, haksız şart olduğu gerekçesiyle kesin hükümsüz olan hükmün olmazsa olmaz nitelikte olduğunu ileri sürerek sözleşmenin geçersizliğini iddia edemeyecektir.
Dijital perakendecilik faaliyetlerinde elektronik sözleşmelerin kullanılıyor olması, TKHK perspektifinden ekstra bir incelemeyi de gerekli kılmaktadır. TKHK m. 48’de düzenlenen mesafeli sözleşmeler, elektronik sözleşmeleri kapsayan bir tanım içermekte ve dolayısıyla dijital perakende faaliyetlerinde kullanılan sözleşmelere uygulanmaktadır. Mesafeli sözleşmeler hem TKHK’da hem de Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği (“MSY”) kapsamında “satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler” olarak tanımlanmıştır. Tüketici ile satıcı fiziken bir araya gelmediği için mesafeli sözleşmelerin kurulması sürecinde tüketicinin sağlıklı karar vermesi, klasik perakende faaliyetlerine nazaran daha zordur. Bu zorluğu mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmak ve tüketicinin sağlıklı şekilde karar vermesini mümkün kılmak için tüketicinin yeterince bilgilendirilmiş olması gerekir. Bunu sağlamak adına kanun koyucu hem TKHK m. 48 hem de MSY m. 5 vd. ile tüketicinin bilgilendirilmesine ilişkin satıcının yükümlülüklerini düzenlemiş ve bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda satıcı aleyhine yaptırımlar öngörmüştür. Ek olarak bilgilendirmenin doğru yapılmama ihtimali ile bilgilendirmeye rağmen tüketicinin yanlış karar verme olasılığını öngören kanun koyucu, aldatılan tüketiciyi korumak için mesafeli sözleşmeler için özel bir cayma imkânı öngörmüştür. Bu hak ile kanun koyucu tüketiciyi, hükümlerine etki edemediği bir sözleşme yaparak ve fiziken incelemeksizin satın aldığı bir ürüne mahkum etmekten kurtarmayı hedeflemiştir.
Dijital perakende, satıcı ile son tüketicinin fiziken bir araya gelmeksizin ve klasik anlamda bir iletişim kurmaksızın perakende faaliyetini gerçekleştirdiği sistemdir. Bu özelliğiyle dijital perakendecilik, Türk mevzuatı kapsamında düzenlenen elektronik ticaret faaliyetlerinin kapsamına girmekte ve dolayısıyla TKHK ve TBK’ya ek olarak 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“ETDHK”) hükümlerine de tabi olmaktadır. Şöyle ki ETDHK ve ikincil düzenlemeler kapsamında elektronik ticaret kavramı, “fizikî olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrim içi iktisadi ve ticari her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda dijital perakendecilik hizmeti sunan işletme, ETDHK öngörülen yükümlülükleri de yerine getirmelidir. Aksi takdirde hem ETDHK hem de ilgili diğer mevzuatta yer alan yaptırımlarla karşılaşılacaktır.
Dijital Perakendecilik Sözleşmeleri ve COVID-19 Etkisi
COVID-19’un sözleşme ilişkilerine olası olumsuz etkileri, temel olarak TBK m. 136 ve TBK m. 138 düzenlemeleri kapsamında ele alınmaktadır. TBK m. 136, ifanın imkânsızlaşması hallerini öngören bir maddedir. Öğretideki baskın görüş uyarınca TBK m. 136 uyarınca borçlunun borçtan kurtulabilmesi için ifanın imkânsızlaşması noktasında borçlunun kusurunun olmaması gerekir. Bir örnekle kusur şartını somutlaştırmak gerekirse; dijital perakende faaliyeti yürüten bir tekstil firması, COVID-19 salgını karşısında gerekli önlemleri almaksızın faaliyetlerine devam ettiği takdirde karşılaşacağı bir ifa imkânsızlığı durumunda kusurlu kabul edilebilecek ve dolayısıyla TBK m. 136 hükmüne başvuramayacaktır. Fakat, COVID-19 salgınına karşı çalışma alanlarını dezenfekte eden ve çalışanlarına hem gerekli bilgilendirmeyi yapan hem de gerekli ekipmanla donatan bir tekstil firması, karantina gibi bir sebeple üretimi durdurmak zorunda kalıp dijital perakende kapsamında yükümlülüklerini yerine getiremez ise kusurlu kabul edilemeyecek ve bu sayede TBK m. 136 hükmüne başvurabilecektir. Ancak belirtmek gerekir ki TBK m. 136’da aranan imkânsızlık, geçici, kısa süreli ve anlık bir imkânsızlık değildir; TBK m. 136’nın uygulama alanı bulabilmesi için ifanın yerine getirilmesi imkânının uzun süreli ya da belirsiz süreli olarak tamamen ortadan kalkması gerekir. Bu çerçevede örneğin dijital perakendecilik faaliyet yürüten işletme tarafından satılan malın stokta tükenmiş olması, aynı malın ya da ikamesinin temin edilebiliyor olması şartıyla imkânsızlık teşkil etmeyecektir.
Ancak COVID-19 etkisiyle stoku tükenmiş malın üretimi durmuş ya da tedarik zinciri bozulmuş olabilir. Dolayısıyla COVID-19 ile ilgili olarak TBK m. 136’nın dijital perakendecilik sözleşmelerine uygulanıp uygulanmayacağı, somut olay bazında bir incelemeyi ve dijital perakendecilik faaliyeti yürüten işletme açısından geçerli bir imkânsızlığın gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmayı gerektirmektedir. COVID-19, borçlunun yükümlülüğünü imkânsız hale getirmemekle beraber ifa edilmesini güçleştirebilir. Bu durumda öncelikle sözleşmede ya da mevzuatta özel bir hüküm, ne şekilde hareket edileceğini öngören bir düzenleme olup olmadığına bakılmalıdır. Sözleşmede ya da ilgili mevzuatta herhangi bir düzenleme olmaması durumunda ifanın güçleşmesi durumu, genel kural olan TBK m. 138 hükmü uyarınca çözüme kavuşturulacaktır. Bu hükmün uygulanabilmesi için sözleşme taraflarının yükümlülükleri arasındaki dengenin, ilgili tarafın kusuru olmaksızın ortaya çıkan ve sözleşmenin kurulma aşamasında öngörülemez nitelikte olan bir olay sonucunda dürüstlük kuralına aykırı sonuç doğuracak oranda bozulması gerekir. Bu durumda değişen dengeden olumsuz etkilenen taraf, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmemiş ya da ihtirazi kayıt ileri sürerek ifa etmiş ise uyarlama talebinde bulunabilir. COVID-19 dolayısıyla dijital perakendecilik faaliyetlerinde TBK m. 138 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı hususu ise dikkatle incelenmelidir. Kural olarak TBK m. 138 hem ani edimli hem de sürekli edimli sözleşmelerde uygulama alanı bulacaktır, yeter ki sözleşmenin akdedildiği an ile ifa anı arasında ifanın güçleşmesine sebep verecek olayın gerçekleşmesi için yeterli bir süre olsun. Bu açıdan klasik perakendecilik faaliyetlerine baktığımızda TBK m. 138 hükmünün uygulama alanı bulamayacağı fark edilecektir; çünkü klasik perakendecilik faaliyetlerde sözleşmenin kurulduğu an ile ifa anı arasında, ifayı güçleştirecek bir olayın yaşanmasına imkân vermeyecek kadar kısa bir süre geçmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse çok kısa süre içerisinde ifa edilen sözleşmeler açısından COVID-19 sebebiyle TBK m. 138 hükmüne başvurulamayacaktır.
Dijital perakende açısından incelediğimizde de TBK m. 138 hükmünün uygulama alanı bulmaması gerektiğini düşünmekteyiz. Her ne kadar dijital perakendecilikte, klasik perakendecilikten farklı olarak, sözleşmenin kurulması ile ifa edilmesi arasında belirli bir süre farkı (kargo vb. sebeplerle) olsa da bu fark, ifayı güçleştirecek öngörülemez bir olayın çıkması için yeterli uzunlukta olmayacaktır. Nitekim COVID-19 da bir gecede tüm dünyaya yayılıp ülkemize gelmemiştir. Bu nedenle dijital perakende sektöründe COVID-19’a dayanılarak uyarlama talep edilememelidir. Öte yandan COVID-19 döneminde dijital perakendecilik alanında tüketicilerin şikâyetleri üzerinde yapılan bir incelemede şikâyetlerin büyük çoğunluğunun ücret ve ürün iadesi, ürün teslimatına gecikme noktalarında yoğunlaştığı tespit edilmiştir. COVID-19 dönemi dijital perakendecilikte verinin önemini belirginleştirmiş olup dijital ortamda sağlık hizmetleri, çevrimiçi tıbbi muayene uygulamaları gibi yöntemler hem genel olarak kişisel verilerin hem de özel olarak dijital ortamda sağlık verilerinin korunmasına dair özel nitelikte yasal düzenlemelere gereksinim duyulacağı, bunun başlangıç noktasının ise dijital perakendecilik olacağı görüşündeyiz. Dijital perakendecilik sözleşmelerinin online ortamda bilgisayarlar veya mobil cihazlar üzerinden akdedilmesinden ötürü cihaz, konum, adres gibi verilerin yanı sıra tüketici alışkanlıkları ve tercihleri de müşteri verilerinin profilleme için kullanılmasına yol açmaktadır. Kategorik veri analizi, müşteri bazlı reklam hedeflemesi gibi elektronik ticaret uygulamalarının gerek duyduğu verileri cömert bir şekilde sunan pandemi dönemi elektronik perakendeciliğinin kişisel verilerin korunması bakış açısıyla gözden geçirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu noktada e-ticaret web siteleri veya mobil uygulamalarında yer verilen aydınlatma metinleri veya veri işlenmesine dair rıza beyanlarının tüketiciler için okunması ve anlaşılması zorunlu şekilde konumlandırılması, dijital perakendecilik faaliyetine konu olan işin yapılması için gerekenin dışındaki verilerin işlenmemesi önem arz eden noktalardır. Dijital perakendecilik hizmeti alan tüketicinin hedefi, gereksinimi, öncelikleri farklılık arz eder. Bu noktada veri işleme için tüketici baskı altına alınmamalı, tam ve sağlıklı bir şekilde aydınlatıldığından emin olunmalıdır. Rıza, ürün veya hizmete erişimin ön şartı olarak sık sık konumlandırılmakta olup dijital perakendecilikteki bu uygulamalar KVKK’ya aykırıdır.
COVID-19, işletmelere bazı tedbirleri basiretli bir şekilde alma yükümlülüğünü de getirmektedir. Zira COVID-19 aradan geçen süre zarfında öngörülmeyen bir hal olmaktan kısmen de olsa çıkarak olağanlaşan bir duruma dönüşmektedir. Bu sebeple dijital perakendecilerin ürün tedarikçilerini çeşitlendirerek fiili imkânsızlıklara yol açabilecek olası tedarikçi sorunlarını yönetmeleri kendilerinden beklenebilir. Değişkenlik gösteren kısıtlamaların, fiziksel ve elektronik bakımdan tüketici taleplerinde yarattığı dalgalanmalar da bu zaman zarfında tecrübe edilmiş olup, işletmelerin tedbir alarak hazırlıklı olmaları kendilerinden beklenen bir hal almıştır. Dijital perakendecilerin ürün temini ve tesliminde hem tüketicilerle hem de tedarikçiler veya iş ortaklarıyla aralarındaki sözleşmeleri bu eksende gözden geçirmeleri, ön görebildikleri tüm ifa engellerini aşmaya yönelik seçimlik haklar üreterek sözleşmelerini tadil etmeleri söz konusudur.
Yaşamın her alanını etkisi altına alan dijital teknolojiler perakendecilik sektörünü de etkilemektedir. Dijital perakendecilik sektörünün perakendecilik sektörü içindeki payı, her geçen yıl artış göstermektedir. Bu genel eğilime ek olarak 2020 yılında başlayıp aradan geçen 1 yıllık zaman diliminde halen devam eden COVID-19 salgını dijital perakendeciliğin büyüme ivmesini dikkat çekici bir şekilde arttırmıştır. COVID-19 kaynaklı sağlık çekinceleri insanları klasik perakendecilik hizmetlerinden uzaklaştırmakta ve dijital perakendeciliğe yönlendirmektedir. Perakendecilik faaliyetlerinin dijital ortama taşınması, bu alandaki sözleşmelerin akdedilme ve ifa edilme şekillerine ilişkin eski pratiği değiştirmiştir. Bu değişiklik sonucunda sözleşmelerin tabi olduğu düzenlemeler bazı açılardan geçerliliğini koruyup sadece yeniden yorumlanırken bazı açılardan yeni maddelerin ve düzenlemelerin dâhil olması gerekmiştir. İlk olarak sözleşmenin kurulması için aranan temel kuralların yine TBK’ya tabi olması ya da TKHK’da yer alan haksız şart gibi genel hükümlerinin dijital perakende sözleşmelerinde de geçerli olması örnek verilebilir. Bununla birlikte perakendeciliğin dijitale taşınması sonucunda TKHK’da yer alan mesafeli satış hükümleri ve ETDHK hükümleri perakendecilik sektörü açısından yoğun şekilde uygulama alanı bulan yeni düzenlemelere örnek gösterilebilir. COVID-19’un dijital perakendecilik alanında sözleşmelere etkisine bakıldığında ise akla öncelikle gelen iki düzenleme TBK m. 136 ve m. 138’dir. İfa imkânsızlığını düzenleyen TBK m. 136, COVID-19’un mal teminini engellemesi halinde uygulama alanı bulabilecektir. Ancak ifa güçlüğüne ilişkin olan TBK m. 138, dijital perakendecilik açısından COVID-19’un edimler dengesini dürüstlük kuralına aykırı şekilde bozacak öngörülemez bir olay niteliği taşımayacağı gerekçesiyle uygulama alanı bulmayacaktır. Çünkü dijital perakendecilikte sözleşmenin kurulması ile ifa anı arasındaki süre, TBK m. 138’in uygulanabilmesi için yeterli uzunlukta değildir. Öte yandan COVID-19 salgını, verinin önemini bir kere daha gözler önüne sermiştir.
Kaynakça:
İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu Yapay Zeka Çalışma Grubu Raporu, ‘’ Covid-19 Pandemisinde Dijital Dönüşüm ve Hukuk’’, 2021, S.66-76
https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/docs/Covid19Pandemisinde_Dijital_DonusumveHukuk_OzelRaporu.pdf#page=66

Leave a Reply

https://www.ahizer.av.tr/wp-content/uploads/2021/06/ahizer_menu-240x300-1.png
Kızılırmak Mah. Muhsin Yazıcıoğlu Cad. 38/27 Çukurambar Çankaya Ankara
90 537 631 84 39
0312 287 42 81
av.yigitahizer@gmail.com

Follow us:

BİZE ULAŞIN

Copyright © Ahizer Hukuk & Danışmanlık 2019. Tüm hakları saklıdır.